Sinop

Sinop


Şehrin Antik Çağ'da, Paflagonya bölgesi içinde kalan Sinop'un saptanabilen en eski adı, Sinope'dir. Bir söylenceye göre kent adının kurucusu olarak kabul edilen aynı isimli bir Amazon kraliçesinden almıştır. Bir başka söylenceye göreyse, kenti eski Yunan'da Irmak Tanrısı Asopos'un su perisi kızlarından Sinope kurmuştur. Bahsi geçen Yunan efsaneleri İÖ V. - IV. ve III. Y.Yıllarda tarihlenmektedir ve aynı dönem kent sikkeleri üstünde, Sinope'nin başı görülmektedir. Hangi söylence benimsenirse benimsensin, kentin kurucusunun Sinope olduğu kesindir. Ancak, Sinope bir su perisi ise, kentin Yunanlı kolonicilerce; Amazon ise; Anadolu'nun yerli halklarınca kurulmuş olması gerekir. Bu ikilem, dilbilim çalışmalarıyla bir ölçüde çözülmemiştir: Gerek etimolojisine yabancı olan Sin ya da Sind sözcüklerine Yunanistan'ın dışında daha çok Pontos,Doğu Anadolu,İran ve Hindistan'da rastlanmaktadır. Bu da, Sinope adının yerli Anadolu dillerinde gelmiş olabileceğini göstermektedir. Ünlü Antik Çağ coğrafyasısı Strabon ise, kentin kurucusu olarak, Argonotlar'dan Teselyalı Otolikos'u göstermekte ve onun kenti ele geçirerek bir Yunan kolonisi kurduğu yazmaktadır. "Kentin ele geçirilmesi" kavramı, kolonileştirmeden önce, kent'te yerli bir halkın yaşandığını ortaya koymaktadır. Strabon'un sözünü ettiği gelişmeden sonra, Sinope Kenti İÖ VII. yıllarında bir kez Miletuslular'ca kolonileştirilmistir. Kent'te, sırasıyla Miletuslu Habrindas, Koos ve Krenitas dönemlerinde yerleşilmiştir. Tüm bü söylence ve tarihsel olaylar Sinop'un ilk çağlarda yerli halkça kurulduğunu, bu yerleşimi, söylencesel Argonot seferiyle ilgili olarak bir Yunan kolonisi'nin izlediğini, son olarak da Miletuslular'ın burada bir koloni kurduğunu ortaya koymaktadır. Sinop'u da içeren Karadeniz bölgesi'nin en eski halkı Hitit kaynakalrında bahsi geçen Kaşkalar olup, bu kaynağa göre "Arauanna Ülkesi adlı bir bölge de, Sinop yöresinde bulunuyordu.

Tarih

Pontus Dönemi

183 M.Ö. Pharnakes I Sinopu elle geçirdi ve Pontus Krallığı'nın başkenti yaptı. O dönemlerde, Sinop tarihinde en parlak dönemini yaşadı. Tüm tarihi yapıtlar ve Sinop Kalesi Pontus dönemine dayaniyor. Pontus Kralı Mithridates VI M.Ö. 64 yılında yapılan savaşı Pompeius Magnus'a kaybedince Romalılar Pontus'u Roma İmparatorluğu'nun egemenliği altına aldılar. Sinop'un önemi Roma döneminde azalmıştır.
Bizans Dönemi
Sinop doğal korunaklı bir liman kenti olduğu için, Bizans Dönemi'nde de önemini korudu. Rusya steplerinden ya da Orta Anadolu'dan gelen ürünlerin boşaltma yükleme merkezi burasıydı. Sinop, Bizans egemenliğin'nin dönemlerinde Paflagonya Theması içinde yer alıyordu.
Osmanlı Dönemi
Osmanlı yönetimi altında Sinop, bir süre barış içinde yaşadı. Ancak patlak veren Celali ve Suhte ayaklanmaları sırasında büyük sıkıntılar çekti. 1558'de Kanuni'nin oğulları Selim ve Beyazıd arasında çıkan saltanat kavgasından sonra Anadolu'da karışıklar giderek arttı. İran'a sığınan Beyazid geri dönmesi kaygısıyla Rumeli askerinin Amasya-Tokat arasında bekletilmesine karşın, yöredeki olaylar azalmadı. Sinop, Bafra ve Ladik'te suhteler halkın can, mal ve namusuna saldırıyorlardı.Devlet görevlilerinden ve halktan bazı kişiler'de, suhtelere yardımcı oluyorlardı. Kastamonu Sancakbeyi Süleyman Bey'de İstanbul'a gönderdiği mektupta Boyabat, Sinop, Durağan kadılıklarına zekat, sadaka ve benzer adlarla zorla para toplayan suhtelerden ve rüşvet karşılığı bunlara yardım eden hazine tahsildarlarından yakınıyordu. 1567-1568'de olaylarıin daha da artmış olduğu; Sinop Kadısı'nın İstanbul'a gönderdiği mektupta anlaşılmaktadır. Bolu'da soygunlar düzenleyen iki suhte topluluğu, devlet giriştiği hareket sırasında Sinop'a çekildiler. Sinop'daki eylemleri yakınma konusu olunca devlet, Bursa Sancakbeyine suhteri cezalandırma görevi verdi. 200 kadar sipahi seferden alıkonularak suhteler üzerine gönderildi. Ancak sipahiler suhtelerle çarpışmaya yanaşmadılar. Boyabatlı Söyleme ve Kara Hüseyin adındaki suhtelerin başkanlığında hareket eden gruplar, yöredeki tüm kasabaları haraça bağladığı gibi, Sinop Kadısı'nın yolunu kesip bir adamı öldürdüler.II. Meşrutiyet dönemine gelindiğinde Dr. Rıza Nur Sinop Mebusu olarak meclise girdi.

Coğrafya 
Sinop, Karadeniz kıyı şeridinin kuzeye doğru sivrilerek uzanmış bulunan Boztepe Yarımadası üzerinde kurulmuştur. Batı ve Kuzey Karadeniz Bölgeleri arasında bir geçiş noktası konumundadır. Sinop, kuzeyde Karadeniz, batıda Kastamonu, doğuda Samsun güneyde Çorum illeri ile sınırlıdır. İl toprakları orta yükseklikteki dağlık alanlardan oluşmaktadır.Yağışlı bir bölge olduğundan çay ve dereleri çoktur. Sulamada ve orman ürünlerinin taşınmasında yararlanılan çay ve derelerin hepsi Karadeniz’e dökülür. Mesire ve dinlenme alanlarının bulunduğu önemli yaylaları vardır. Sinop’ta iklim, yazlar serin, kışlar ılık geçer, Güney ve iç kesimlere inildikçe Karadeniz ikliminin etkisi azalır, yağışlar azalır, sıcaklık düşer. İl, Karadeniz ikliminin özelliği olarak, sık yağış aldığından zengin orman ve bitki örtüsüne sahiptir. Ormanlar hem zengin hem de çeşitlidir.Sinop ilinin ilçeleri; Ayancık, Boyabat, Dikmen, Durağan, Erfelek, Gezde, Saraydüzü ve Türkeli’dir.
Ayancık : İl merkezine 62 km. uzaklıkta, ilin batısında yer alır. Gezip görülecek yerler arasında, İstefan Kaya Mezarları, Ayancık Kilisesi, İstefan Sulu Kilise, Demir Yolu, Çamurca Plajı, Akgöl, Ayancık Çamlığı, Ayancık Çarşı Camii, Yalı Hamamı bulunmaktadır.
Boyabat : İl merkezine 94 km. uzaklıktadır. Gezip görülecek yerler arasında Boyabat Kalesi, Salar Köyü Kaya Mezarı, Göynühören Köyündeki Ambarkaya Mezarı, Dodurga Köyündeki Resimli Kaya, Arımkaya Tüneli ve Kaya Mezarı bulunmaktadır. Kalebağı, Topalçam, Bürnük piknik yerleridir.
Durağan : İl merkezine 121 km. uzaklıktadır. Tarihi itibariyle çok eskilere dayanır. Gezip görülecek yerler arasında, Durakhan (Kervansaray), İsmail Bey Cami, Yağbasan Türbesi, Ambarkaya Mezarı, Terelek Kaya Mezarı, Buzluk Mağarası bulunmaktadır.
Saraydüzü : İl merkezine 115 km. uzaklıktadır. Önceki adı Kızıloğlan ilçenin adı daha sonra Saraydüzü olarak değiştirilmiştir.


Sportif Aktiviteler
Kamp Karavan: İl merkezinde, çadır ve karavan turizmine yönelik altyapısı tamamlanmış olan Gazi Kampı, Karakum Kampı, Yuvam Kampı, Akliman mevkiinde Martı Kamping ile Demirkollar Kampı her türlü ihtiyacı karşılayacak niteliktedir.
Avcılık: Sinop İli ve İlçelerinde çok sayıda yaban domuz bulunmaktadır. Yöre avcıları tarafından avlanmaktadırlar. İlde domuz avcılığı içi altyapı tamamlandığında, avcılık yöre dışına taşacaktır.
Yelkencilik: Sinop İl merkezinde ulusal ve uluslararası düzeyde yelken yarışmaları yapılmaktadır.

Ne Yenir?
Yöreye özgü yemekler; Nohul (üzümlü-cevizli-kıymalı-yoğurtlu), Katlama Pilaki (Hıdırellez yemeği), Mısır Pastası, Kaşık Çıkartması (mamalika), Keşkek Yemeği, Hamsi Dolması, Ayva ve Kestane Yemeği, Kulak Hamuru (içi etli mantı), Islama, Mısır Çorbası, Mısır Tarhanası, Sirkeli Patlıcan ve Sirkeli Pırasa.

Ne Alınır?
Yöre el sanatları yönünden oldukça zengindir. Ayancık İlçesinde keten dokumacılığı yapılmaktadır. Çember de yörede dokunmakta, hem başörtüsü olarak ham de dekoratif amaçlı kullanılmaktadır. Mahrama ve Durağan Bezi, Durağan İlçesinde dokunmaktadır.İl merkezinde görülen el sanatlarından birisi, halk arasında kotracılık da denilen, gemi modelciliğidir.Ayrıca ilde Özekes ailesinin dört kuşaktır devam ettirdiği el yapımı bıçak üretimi de önemli bir yer tutar.

Yapmadan Dönme... 
Akliman Yöresi, Hamsilos Koyu, Sarıkum Gölü (tabiatı koruma alanı), Ayancık Akgöl, Erfelek Tatlıca Şelalesini ziyaret etmeden,
Sinop Müzesi ve kalesini görmeden,
Mantı, Nokul (kıymalı ve üzümlü), Islama (tavuklu) yemeden,
Dünyaca ünlü hediyelik kotra ve taka maketleri, turistik çelik bıçaklar, keten işlemelerinden almadan,
Dönmeyin.....

Tarihi Medrese

Şehir merkezinde Alâeddin Camii  avlusunun kuzey girişinin karşısında bulunmaktadır. 1262 yılında şehrin ikinci defa alınışı adına Selçuklu Veziri Muinüddin Süleyman Pervane tarafından yaptırılmış olup ” Pervane Medresesi ” adını buradan almıştır.

Kuzey-güney konumlu yapı dikdörtgen planlıdır. İki eyvanlı, açık avlulu medrese tipinin güzel bir örneğidir. Giriş kapısı  mermerden yapılmış ve motiflerle süslenmiş anıtsal bir yapı niteliğindedir. Girişin her iki cephesinde birer oda vardır. Avlunun ortasında sekizgen bir şadırvan bulunmaktadır. Avlunun doğu ve batı cephesinde kuzey-güney konumlu uzanan ve üçer sütuna oturan kemerli revaklar yer almakta, revakların gerisinde beşerden on adet küçük oda bulunmaktadır. Her hücrenin içerisinde birer ocak ve sokağa bakan büyük penceresi mevcuttur.

Paşa Tabyaları

Kent merkezine yaklaşık 3 km. uzaklıkta Nisi Köyü diye tabir edilen mevkidedir.Osmanlılar döneminde 19. yüzyılda, Sinop Limanı ve tersanesinin güvenliğini sağlamak amacıyla ileri karakol olarak yapılmıştır.Doğu-batı konumlu olan bu yapı Osmanlı dönemi mimari özelliklerini taşımakta olup, bir dönem karantina binası olarak da kullanıldığı bilinmektedir.İki katlı olan yapının alt kısmında, üç büyük kapıdan girilen asker koğuşları, üst katında taş örgülü duvarlar arasında toprak yığılı siperler ve aralarında 11 adet  top yuvası, ayrıca koğuşların kuzeye bakan merkezinde üzeri toprakla yığılı cephanelik bölümü yer almaktadır.

Seyit Bilal Hazretleri Türbesi

Sinop ili merkez Ada Mahallesi  Cezayirli Ali Paşa Camisi’nin bitişiğinde  yer almaktadır. Camiinin içerisinden ayrılan bir kapı ile ulaşılan Türbe’nin; Yaş Bey diye anılan Hoca Ebubekir oğlu, Oğul Beyoğlu, Koçkad oğlu, İlbasmış’ın oğlu Emir Tayboğa için, oğlu Emir Beklemiş tarafından H 679 (M 1280) yılında yaptırıldığı ortadaki taş sandukanın kitabesinden anlaşılmaktadır. Türbedeki kenarları kafesle çevrili, kitabesiz ahşap sandukanın Seyit İbrahim Bilal’e ait olduğu bilinmektedir..

Cezayirli Ali Paşa Camisi’nin zemininden kot olarak yüksekte olması nedeniyle camiden dört basamaklı bir merdivenle türbeye geçiş sağlanmıştır. Türbe içinde bir büyük iki orta bir de küçük olmak üzere toplam dört sanduka yer almaktadır.

Karakum Plajı

Türkiye'nin Karadeniz kıyısında en dik alanında bulunan Sinop, Karakum Plajı'yla dikkatleri üzerine çekmektedir.

Karakum Plajı'na turistten ziyade yerli halk yoğun ilgi göstermektedir. Plajın sahip olduğu doğa el değmemiş bir güzelliğe sahiptir.

Plajdaki denizin dibinde siyah kumla kaplanmıştır. Bunun sebebi, Boztepe Yarımadası'nın bir yanardağ patlaması sonucu şekillenmesi ve yanardağın püskürttüğü kül ve kumlardır. Plaj genellikle sakindir. Şezlong, şemsiye, duş ve kafeterya hizmetleri plajda bulunuyor. Bunun yanı sıra bir de tesis mevcut.

Sinop Yarımadası

Kuzey Anadolu Bölgesi'nde, Ayancık'ın doğusu ile Gerze'nin kuzeyi arasında yer alıyor Sinop Yarımadası. Karadeniz'e doğru ilerlemiş kütlesel bir yarımadadan oluşan Sinop Yarımadası, görkemli manzarasıyla oldukça hayranlık uyandırıcı bir bölge.

Sinop Yarımadası, vadilerle derin bir şekilde yarılmış. Doğu ve Batı Karadeniz havzasını keskin bir şekilde ayıran yarımada, genç tortullarla kaplanmış. Sinop Yarımadası'nın kuzeybatı ucunda, ülkemizin en kuzey ucu olarak bilinen İnceburun yer alıyor. Kuzeydoğu tarafında ise Sinop Merkez'in yer aldığı bölgeden karaya bağlanan Boztepe Burnu bulunuyor.

İnceburun Feneri

İnceburun Feneri, ülkemizin en önemli deniz fenerlerinden biri. Bunun nedeni ise, Türkiye'nin en kuzey ucunda yer alıyor olması. İnceburun'da, sahil kenarında, düzlük bir yerde bulunuyor bu sıra dışı fener. Konum itibariyle, diğer deniz fenerlerinin en şanslısı belki de.

1863 yılında inşa edilmiş olan fenerde, çok uzun yıllardır bir aile yaşıyor. İnceburun Feneri'nin farklı yapıda, 12 metrelik bir kulesi var. Uzaktan bakıldığında dev gibi görünüyor. Öyle değişik mimari bir tarza sahip anlayacağınız. Karadeniz'in karasına meydan okurcasına, bembeyaz vücuduyla duruyor dalgalara karşı.

Sinop Merkez'e yaklaşık 20 km mesafede yer alan İnceburun Feneri'ne Ayancık Yolu üzerinden ulaşabilmeniz mümkün.

AYANCIK İNALTI MAĞARASI

AYANCIK İNALTI MAĞARASI
Mağara, Ayancık ilçesine yaklaşık 35 km. uzaklıktaki İnaltı köyü yakınında yer almaktadır. Ulaşımın toprak ancak güzel manzaralı bir yolla sağlandığı İnaltı köyü ile mağara arasındaki uzaklık, yaklaşık 400-500 m. civarında olup, eğim oldukça fazladır. İnaltı Mağarası geniş ve yüksek bir girişle başlamakta ve 350-400 m’lik kısma kadar bu özelliğini korumaktadır. Mağara 3-6 m. genişliğe, 5-25 m’ye varan yüksekliğe sahip olup, büyük bir tünel şeklinde devam etmektedir. İlk 350-400 m’lik bölümde, mağara oluşumları açısından duvarlarda travertenler ile yer yer küçüklü büyüklü sarkıtlar bulunmaktadır. Mağaranın toplam uzunluğu 700 m. olup, 400 m’den sonrası sulu ve çamurludur.

BOYABAT KALESİ

BOYABAT KALESİ
Boyabat ilçesinin bulunduğu Gökırmak Vadisi'nde, karşılıklı sarp iki kayalık tepeden biri üzerinde kurulmuştur. Kale, kayaların doğal yapısına uygun şekilde inşa edilmiştir. Kale bedenleri arasındaki kulelerin bazıları dikdörtgen bazıları yuvarlak olarak yapılmış olup iç kısmında kulelere çıkan merdivenler yer almaktadır. Kaleye giriş güneydoğu köşesinden büyük yuvarlak kulenin yanındaki küçük bir kapıdan sağlanmaktadır. Geç Roma, Erken Bizans dönemine ait buluntuların da sergilendiği yapı, bugünkü haliyle Osmanlı Kalesi özelliği göstermektedir. Bu durum kalenin, Geç Roma döneminden Osmanlı dönemine kadar kullanıldığını göstermektedir. Bugünkü durumu ile sur ve burçları ve yapım malzemesi, Osmanlı Kalesi olduğunu açıkça ortaya koyar. Ancak kalenin temelleri daha önceden atılmıştır. Bu nedenle kaleyi, eski ve yeni kale olarak iki bölümde incelemek mümkündür.

Eski kalenin temelleri M.Ö. 6. Yüzyılın başlarında Paflagonyalılar zamanında yapılmıştır. Kalenin eski temellerinde kale iç duvarlarının bir kısmında Roma ve Bizans eserlerine rastlamak mümkündür. Yeni kalenin bugünkü halinin Osmanoğulları zamanında yaptırıldığı kesindir. Ancak kalenin bir kitabesine rastlanılmaması yüzünden yapılış tarihi bilinmemektedir.

BALATLAR KİLİSESİ

BALATLAR KİLİSESİ
Bizans dönemine ait bir yapıdır. Çağının tipik mimari örneklerini gösterir. Geniş bir alana yapılmış büyük bir avlu, haçvari simetrik planlı bir mekan vardır. Şapel ve diğer mekanlardan oluşan yapı, tümüyle dikdörtgen yapılıdır.

Kilisede sadece şapelin tonozla örtülü üst yapısı sağlam kalmıştır. Diğer bölümlerin üstü açıktır. Şapel tavanı ve giriş mekanında boyalı freskler günümüze kadar sağlam kalmışsa da çok tahrip olmuştur. Bizans yapı tekniğinin güzel bir örneğidir. Tüm duvarlarda dört sıra tuğla kullanılmıştır.

İnaltı Mağarası:

İnaltı Mağarası:

Ayancık İlçesine 40 km uzaklıkta bulunan İnaltı Köyü sınırları içerisinde olan mağara denizden 1070 metre yüksekliktedir. Mağaranın 50 m altına kadar araçla ulaşım bulunmaktadır. Buradan da merdivenler aracılığıyla mağaranın ağzına ulaşılabilmektedir. Mağara ağzında geniş bir sahanlık bulunmaktadır. İnaltı Mağarası, gerek mağara içi damlataşları özelliği, gerekse doğal çevresinin güzelliği ile turizm amaçlı kullanıma son derece uygundur.

Ortalama uzunluğu 658 metredir. MTA tarafından 1996 yılında inceleme yapılan İnaltı Mağarasının 300 metrelik bölümü aydınlatılmış olup turizme açılmıştır. Mağaranın devamındaki 358 metrelik kısmının ancak 125 metrelik bölümünün turizme açılmaya uygun olduğu tespit edilmiştir. Mağara doğu-batı yönünde (S) çizerek uzanır. Giriş salonunun boyu 125 m, tavan yüksekliği 15 m, genişliği 10-12 m arasında değişen düzgün bir galeriye açılır. Bu galeri mağaranın en geniş ve en kuru bölümüdür. Daralarak ilerleyen mağarada sarkıt, dikit, sütun, örtü ve duvar damlataşları, damlataş havuzları görülmeye başlanır. Tabanda bulunan Dogger yaşlı granit temel üzerine gelen ve karst taban düzeyini oluşturan Malt- Alt Kereatse yaşlı inatlı formasyonu içinde yatay gelişmiştir. Buna karşılık mağara tabanına yakın alt kesimlerde ve su düzeyinin hemen üzerinde karnabahar ve patlamış mısır şekilli damlataşlara da yer yer rastlanılmaktadır. Bu bölgedeki mağara ve çukurların oluşum temelinde erime özelliğini barındıran yüksek derecede kireçtaşı bulunur.

İnaltı Mağarası, mistik ve gizemli görüntüsü ile gelen ziyaretçilerini büyüler. Mağaranın içerisine gezi güzergâhı ve önüne de kır kahvesi yapılmış olup; misafirlerini heyecanla beklemektedir.

Erfelek Şelalesi

Eşsiz güzelliklere sahip, Karadeniz Bölgesinin yeşillik ve manzara açısından şanslı bir ilçesi olan Erfelek, son zamanlarda doğa ve dağ turizmi amacıyla düzenlenen Karadeniz turlarına dahil edilmeye başlanmıştır. İlçenin görülmeye değer ilginç doğal güzelliklerinden biri de "Tatlıca Şelaleleri"dir. Tatlıca Şelaleleri, yeşilin her türlü tonu, buz gibi soğuk suyu ve alabalıklarıyla, irili ufaklı 28 şelaleden oluşan, eşsiz güzellikte bir doğa harikasıdır. Bu şelaleler son yıllarda büyük bir ziyaretçi akınına uğramaktadır. Söz konusu şelaleler kademeli olarak birbirinin ardı sıra yukarıya doğru yükselmekte olup şelalelerin hepsini görüp tanımak için zorlu bir tırmanma gerekmektedir.

Hamsilos Koyu

Yemyeşil ormanı, rengarenk çiçekleri ile denizin bir nehir gibi kara içine girdiği Hamsilos Koyunun şehir merkezine uzaklığı 11 km. dir. Hamsilos Koyu aslında jeolojik ve coğrafi bir terim olan bir "fiyord".  ("Fiyord’’ buzulların oluşturduğu vadilerin deniz suyu ile dolmasıyla oluşan dik yar ve kayalıkların arasındaki dar deniz koycuklarına verilen isimdir.) Hamsilos fiyordu son buzul çağında Karadeniz'in tamamen donduğu dönemde buzullar erirken oluşmuş. Genellikle kuzey ülkelerinde görülen bu coğrafi oluşumun Türkiye'deki tek örneği Hamsiros dur. Hamsilos Koyu bugün bir bir milli park. Ve Sinop şehir merkezine oldukça yakın olduğu için, Sinop halkının en önemli piknik alanı. Ayrıca Karadeniz'de çok az olan koylardan biri olarak fırtınalı havalarda balıkçıların sığınağı.

Akliman Mevkii

Şehrin batısındadır. Deniz kenarında kilometrelerce uzunluğunda ve 15-20 metre genişliğinde bir şerit gibi uzanan kumsallığı ile meşhurdur. Orman İşletme Müdürlüğünce düzenlenen Akliman piknik yeri her türlü ihtiyaca cevap verecek niteliktedir. Ayrıca kumsal boyunca motel,kamp ve mesire yerleri mevcuttur.

Sinop Kalesi

M.Ö.7.yy.da Şehri korumak amacıyla yarımadanın üzerinde kurulmuştur. Roma, Bizans ve Selçuklular döneminde onarılarak kullanılmıştır. Günümüzde bir bölümü hâlâ ihtişamını korumaktadır. 2050 m. uzunluğu, 25 m. yüksekliği, 3m. genişliği ve iki ana giriş kapısı bulunmaktadır.

Eski Sinop Ceza Evi

Ceza Evinin bulunduğu alan Osmanlıların Karadeniz’deki en büyük tersanesiydi. Ceza Evi iç kalenin içinde eski tersane alanında yapılmıştır. 1887 yılından beri ceza evi olarak kullanılmaya başlanmıştır. Etrafı yüksek kale bedenleriyle çevrilidir. Bu özelliğinden dolayı mahkumların kaçışını imkansız kılmıştır. Şu an Kültür Bakanlığı'na devri yapılmış olup turizme kazandırılmıştır.